yumurta ilahi bir gıda. her çeşidini, yağda, çırpılmış, menemen, sucuklu, az pişmiş-sulu-ekmekli, rafadan... hepsini severim. ama örneğin omlet dışarıda asla yemem. otellerde, cafélerde, hiçbir yerde iyi yapamazlar. bizim milletin omlet aşkını da hiç anlamam. her yerde omlet sipariş vermeye pek meraklılardır. ama omlet diye bilip, sipariş verdikleri ve sonra da afiyetle yedikleri şeylerin yanına bile yaklaşmam. zaten ona omlet de denemez. fazla pişmiş, kuru, kauçuk/kayış gibi birşey. haa, bir de dışarıda asla scrambled/çırpılmış yumurta yemem. pek çok yemeği pişiriken düştüğümüz hataya burada da düşeriz; fazla pişiririz.
ama evde yapınca öyle olmaz. ıslak, sulu, lezzetli.
bu sabah da öyle yaptım. dün organik pazardan aldığım yumurtaları çırpmadan, ufakça ama kenarları yüksek bir kaba -tencere, tava, ne dersen- koydum. biraz Kars tereyağı ile. baştan asla tuz koymam, yumurtaları da önceden çırpmam. son dakika gerekecekleri de hemen ocağın yanına alır, ateşi öyle yakarım. tahta kaşık kullanılabilir ama en çok da silikon spatula tercih ederim.
bugün yumurtamı az sarımsaklı, bolca limoni yapmak istedim. yumurtalar piştiğinde, ateşten alsanız bile için için pişmeye devam etmesini durdurmak için soğuk bir komponent eklemek gerekir. az miktarda. amaç yumurtayı buz kestirmek değil. az olmalı, yemeğin tümünü soğutmamalı; ama yeterince de koymalı ki, kendi ısınıp yemeğe katılırken, yumurtanın iç pişmesini durdurabilmeli. yoksa ateşten tam kıvamında aldığınız yumurta, tabağa konup siz yiyinceye kadar kayış gibi olabilir. bu bir parça tereyağı olabilir, süt yada krema da. ben bu sefer limonsu olsun istediğim için limon suyu ekledim. sarımsağı çok çok az, yarı yolda koymuştum. ağırlaşmasın diye. tuzu ve limon kabuğu rendesini de limon suyuyla ekledim.
tabakta üstüne taze çekilmiş karabiber ve az da Ayvalık sızması. yanına bir de kendi ürettiğimiz ekşi maya ekmek; tabii kızarmış. işte Pazar kahvaltısı.