pazar akşamı evde şöyle hafif bir çorba içmek istedim. evde ne var diye bakındım, pırasa, taze patates ve kabak. bir de bolca taze ot. o zaman iş çözüldü.
pırasaları incecik doğrayıp zeytinyağı-tereyağı karışımında soteledim. ama renkleri dönmeden. açık renkli, hafif, yeşil bir çorba istiyordum. sonra çubuk doğranmış patatesleri, daha sonra suyu ve tuz-karabiberi. patateslerin pişmesine yakın çubuk kabakları da ekledim. kabak dediğin zaten ne ki, su. hemencecik pişti. hafiften bızladım. yani kıvamlı olacak ama içinde taneler de kalacak şekilde. elimde yumuşak bir keçi peyniri vardı, onu da içine kattım, hafiften eridi, hafiften parça parça kaldı; dokuya ve lezzete katkıda bulundu.
tabağa koyunca da üstüne bol ama ciddi bol incecik kıyılmış taze soğan , reyhan, dereotu ve maydanoz. limon kabuğu, taze çekilmiş karabiber ve üstüne gezdirdiğim Ali Bey'in Antakya'dan yolladığı şahane sızma zeytinyağı. eh, yanına kızarmış D'ekmeği de olunca şahane bir yemek oldu.
Comments